19 Aralık 2020 Cumartesi

Hikaye Denemesi - 1 || 2020 Mayıs 1000Kitap Hikaye Etkinliği

 --Selametle--


Kalabalığın içine dalarken çocuk, dokunmamaya çalıştı onlara.

Çünkü çok pis görünüyorlardı. Zihinlerinin pisliği yetmezmiş gibi...

Neye bakıyorlardı yine? Alışmış olmaları gerekirdi bu zamana dek.

Yine kimi yargılamışlardı, hangi ruhu bedenden serbest bırakmak için festival misali toplanmışlardı?

Belki de öldürememişlerdi bu defa; o yüzden toplanmışlardı.


Neden hayatta kalmak için kendini bu kadar hırpalıyorsun adi herif, demişti bir cellat, neden yaşamak istiyorsun bu hain halinle! Tiksiniyorum senin hür iradenden, tek yapman gereken mutlu olmaktı!


Yaftalamak ne demekti, şimdi anlıyordu.

Hazır öldürmüşken o adamı, boynuna asman gerekir bir levhayı da.

Neden, çünkü artık konuşamaz ne de olsa.

Ne yazılmışsa kağıda, artık odur o.

Öyle değildir demek bile aptallıktır; yaranacak kim kaldı ki, geberdi gitti.

Kim kurtarır seni bu ipten. Öyle değildir, mi derler senin için;

Yoksa susmaya ikna mı olurlar, iktidar var, mutlak yetki var, düzen var, geçim var çoluk çocuk var...


Yanındaki bedene süründü arasından geçerken çocuk. Bizim marangozdu bu. Bakıyordu herkes gibi o da meydana. Biraz endişeli gibiydi, döndü baktı sanki hüzünlü bir haber verecekmiş gibi.

O tahtaları ben çaktım, dedi, nasıl da iyi etmişim bak tutuyor yiğit delikanlıyı bile havada.


Elinize sağlık, dedi çocuk, bize de lazım olursa mutlaka sana geleceğim amca.


Ağızları açılıp kapanmıyor,

Ses tellerine sürterek geçen basınçlı hava artık boşluğa doğru ittirilmiyordu nefeslerinde.

Fakat gözleri bağırıyordu.

Ölmeliydi çünkü!

Ne demekti “ben” demek, “biz” yerine.

Sistem vardı, devlet vardı, millet, vatan, irade, beka.

Hepsi ‘biz’ meselesiydi.

Ben, yalnız kalmaya mecburdu.

İp, tek kişiyi sallandırmaya yeterdi.

İki kişiyi aynı ipe assan boğulmazdı, kurtulurdu. Boğulan hain, “ben” olmalıydı.


Biz her zaman izlerdi. İzlediği için biz olmak zorundaydı.

Fotoğraf güzel çıkmalıydı.


Nasıl da kurtardık memleketi bu hainlerden, bilmeliydi torunlar.

Yanında nefes veriyordu. Nefesi mi vardı zaten.

Kıpraşmasa da şu fotoğrafı düzgün çekebilsek dedi.

Öldürmek için ne çok acelesi vardı.


Bekleyin ölsünler, o zaman daha iyi çıkar dedi fotoğrafçı. İşinin erbabıydı.

Kalabalık yanındakine bakarak doğruladı. Haklıydı fotoğrafçı. Büyük bir sanatkardı.


İpler hala gergindi.

Sanki hainleri yukarıya kaldırmak, sallanmasını engellemek istiyormuş gibi bir halleri vardı.

Onlar bile bekamıza göz dikmişti. Zaten gavur malıydı.


Saatler çalışmıyordu, aksıyordu.

Artık saniye, cep saatlerimizde adım adan bir çubuğun sesi değil,

Ölmekte olan hainin nefesinin sesiydi.

Tık... Zaman ilerliyor, kazanıyoruz.

Tık... Zorlanmaya başladı, yavaşlıyor zaman.

Tık... Zafere çok az kaldı. Çehresi kızardı, sonra morardı.

Tık... Ağzından fışkıran köpükler sanki patlamış bir şampanyaydı. Kutlamayı haber veriyordu.

Tık... Hainin bedeni, toprağa karışacağını anlamıştı.


Öldü. Zaman durdu. Artık çekebilirsin resmimizi. Plof!

Bir duman bulutu yayıldı, havai fişek mi diyelim buna.

Çok iyi iş çıkardın fotoğrafçı, sağ olasın, dedi cellat.

Yıkamaya ne zaman götüreceğiz bunları?

Şaşırdı fotoğrafçı, imam efendiye soracaksın onu bana değil, dedi.

Cellat, tebessüm etti.

Hainleri değil, birader, fotoğrafları.

Banyo yani. Orası kolaydı.


Hainleri temizledik artık. Bugün astık onları.

Asarız duvarlara da bu mutlu günün fotoğrafını.

Selametle...

Selam huzur demekti.


Moiz K.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Balık Vermek Mi, Yoksa Balık Tutmayı Öğretmek mi: Bir Tercih Karmaşası

İnternette bulabildiğim kadarıyla bu soru, Konfüçyüs'e ait bir cümleden hareketle soruluyor. "Bir kişiye iyilik yapmak istiyorsan o...