Hesap Defteri
------------------
18 Şubat 2029,
Kayıt No: 1275.
Bugün,
diğer günlerin aksine sadece üç saat uyudu. Uykusuz görünmedi. Yatağında
düzelmesine yardım ettikten sonra bardağındaki mineralce zenginleştirilmiş
suyunu içirdim. Dudakları dışarıya dönüktü, ağzını kapattığında öpecek gibi
görünmesini yine sempatik buldum. Yüzüme boş bakışlarla odaklandı. Bir günlük
rutin olarak, kendimi tanıttım. Benden korkması da artık bir adet olmuştu.
Uyardım, sizin yardımcınız, kulunuzum; hayır efendim, hayır, kesinlikle
düşmanınız değilim. Bakışlarınızı sizi yüzüstü bırakanlara saklayın, diye
fısıldadım. Eğer yakında bizzat yaratan ile görüşürseniz, mutlaka ona sunun,
değerlendirsin ve gerekli iç yazışmalarını göndersin. Elime, daha tutulası bir
iç yazışma kağıdını aldım. Sehpanın üzerinde tozuyla birlikte hala durduğu
için, onun okumaya gücü yetmediğini anladım. Sizin için okuyayım efendim,
dedim. Her sabah ona gönderilen haber raporlarından biriydi. Onu korkutmamak
için önce gözden geçirdim. Milli iradeyi tehlikeye atan maddelerin üzerini
çizdim, onlarla ilgilenmek zaten benim görevimdi artık. İncelemeyi bitirdiğimde
kağıdı katladım ve ona uzattım. Elini bana doğru uzattı, sabah aşısı için
kolunu sıyırmıştı. Kağıdı verdikten sonra hızlıca masaya yönelip onun çılgın
ilacını şırıngaya çektim. Ben iğneyi koluna boğarcasına bastırırken o, gözünü
kağıttan okuduğu son maddeye sabitlemişti. Madde, onun ebedi liderliğini yazan
birkaç soğuk kelimeydi. Bana döndü ve belirsiz sesler çıkardı. Anlamadım,
efendim. Biraz daha düzgün konuşmak için kendini yordu, kendisinin ebedi lider
olup olmadığını sordu. Elbette sizsiniz, efendim. Bütün kanım, malım ve şerefim
üzerine yemin ederim ki, sizsiniz...
19 Şubat
2029,
Kayıt No: 1277.
Bugün,
diğer günlerin aksine sadece üç saat yirmi beş dakika uyudu. Uykusuz göründü.
Dün akşamki kayıtta onun nasıl yorgun düştüğünü yazmıştım. Henüz kendine
gelememişti. Dudakları dışarıya dönüktü. Dökülmüş saçları, çağlamakta zorlanan
bir şelaleye benziyordu, ön tarafı zaten yıllardır açıktı. Yüzüme baktı, üç
saniye sonra irkildi. Korkmayın efendim, ben kulunuz, size aşınızı yapacağım.
Sizi yüzüstü bırakanlar gibi, sırtınızdan vurmayacağım, diye fısıldadım.
Tecellisi henüz kendine gelememişti ama, kağıttaki yazıya göre dimdik ayakta
idi, gözden geçirdim. Kolunu açtım, göz bebeklerini benim gözlerime doğru
bastırdı. Şırıngayı uzattım, kolunu katlayıp bana verdi. Soğuk gözünü son
maddeye odakladı, onun ebedi liderliğini şırıngaya çektim. Günlük rutin
testleri yapılacak iken belirsiz sesler çıkardı. Anlıyorum elbette, efendim.
Sizi anlamamak, mutlaka düşmanlıktan gelir. Kendisinin ebedi lider olup
olmadığını sordu, son maddeyi okumuştu. Elbette sizsiniz, efendim, her zaman
öyleydiniz. Bütün şerefim, kanım ve malım üzerine yemin ederim ki, sizsiniz...
20 Şubat
2029,
Kayıt No: 1282.
Bugün,
gözlerine hiç uyku girmedi. Ölümlü göründü, ilk kez. Geçen haftaki gazeteler
onun yakında öleceğini ima etmişti. Çok yaşayın demişlerdi, gazetelerimiz her
zaman tersten okunmalıydı. Dört kayıtta da yazdığım gibi durum değişmedi, halen
kendine gelememişti. Dudakları dışarıya dönecek kadar kırmızı değildi,
morarmıştı. Yüzüme bakmaya çalıştı, üç saniye sonra irkildim. Korkma, dedi, ben
senin çobanınım. Sözleri; çağlamakta zorlanan bir şelaleye benziyordu,
cümleleri zaten yıllardır açıkta kalıyordu. Sizi daha önce vuranlar gibi,
sırtüstü bırakıp gideceğim, diye fısıldadım. Haberlerde yazılana uygun şekilde,
artık sadece yatarken dimdik durabiliyordu. Tecellisinin geldiğini söyledi.
Günlük rutin zihin testlerini yaparken, elindeki kağıdı okumaktan vazgeçti.
Kolunu bana doğru uzatamadı, ben de ona içinde hayat enerjisi olan şırıngasını
uzatmadım. Elbette anlamıyorum, efendim, sizi anlamak mutlaka unutkanlıktan
gelir. Kendisinin ebedi olarak unutulup unutulmayacağını sordu, son madde
unutulmayacağını yazıyordu, o günkü gazetelerin manşetiydi. Manşet ben miyim,
diye sordu. Elbette sizsiniz, efendim, zaten başka kim oldu ki. Her zaman
böyleydiniz. Doyamadığınız bütün malınız, olmayan şerefiniz ve soğuk olmayı
maharet zanneden kanınızın üzerine yemin ederim ki çok geçmeden siz de
unutulacaksınız.
------------
Moiz K