15 Mart 2021 Pazartesi

Balık Vermek Mi, Yoksa Balık Tutmayı Öğretmek mi: Bir Tercih Karmaşası

İnternette bulabildiğim kadarıyla bu soru, Konfüçyüs'e ait bir cümleden hareketle soruluyor. "Bir kişiye iyilik yapmak istiyorsan ona balık verme, balık tutmayı öğret" şeklinde.

Bu soruyu çeşitli ortamlarda sorduğumda bugüne kadar "balık vermek" seçeneğini tercih edeni görmedim. Senin de gördüğünü zannetmiyorum. Herkesin vardığı sonuç hemen hemen aynı, eğitim daha önemli.

Fakat biraz düşündükten sonra; aslında buradaki konunun eğitim olmadığını görebilirsin. Çünkü balık vererek de eğitebilirsin. Veya hem eğitip hem de balık vermeye devam edebilirsin.

O zaman bu soru için "balık tutmayı öğretmek" seçeneği neden daha mantıklı?
Aslında seçeneklerin oluşturduğu sonuç durumlarındaki fark şu; birinin bireysel girişimle kazanç sağlamasını önerirken (balık tutmayı öğretmek), diğerinin toplumsal girişimi (balık vermek) önermesi.

Bu soruyu kapitalizm savunması yaparken kullanmayı tasarlıyorum. Kapitalizmin mülkiyet hakkı ve bireysel girişim taraflısı olduğunu hatırlatıyorum.

Bu soruyu gerçekçi bir dünyada hayal edelim:
Birine balık vermek mümkün olduğuna göre, balığı tutan birilerinin var olması gerekir. Bunları sosyal görevliler -veya kamu çalışanları- olarak kabul edebiliriz. Bireysel olmayıp, toplumsal girişimci oldukları için; bunların iş insanları olmadığını söylemek mümkündür, kâr hedefleri yoktur. 

Onların tuttuğu balıkların "eşit" şekilde dağıtılması için, diğer bireylerin balık tutmaması gerekir. Yani bu durumda balık tutmayı öğrenmek de şüpheli vatandaş niteliği halindedir. 

Ayrıca, verilen balığı yeterli bulmamak da mümkün değildir, zaten sosyal dağıtım planlanmıştır ve balık yemeyi seviyor olmak bu dağıtımı protesto etmektir. Hangi bireyin ne kadar balığa ihtiyacı olduğunu kamu görevlileri daha mı iyi bilir? (konu 'balık' olmak zorunda değil, örneğin konu 'internet tutmak' olsaydı, ne kadar süre ve ne kadar byte işlem yapacağınıza yine kamu görevlileri karar verecekti)

Bu durumda "eşitlik", mümkün olan en minimum seviyede sağlanabilir. Üstelik minimum seviyeyi yükseltme girişimleri de eşitliği bozmak olacaktır.

İlk balığı tutanlar (yani değer üretenler) yolunmaya devam edilerek hayatlarından bezdirilene ve pasifize edilene kadar bu sistem ayakta kaldığını iddia edecektir (iflas ettiğinde de orijinalden uzaklaştığını söyleyecektir).

Bireysel girişimdeki durumu tek tek yazmıyorum; yukarıdakilerin tam tersi olur. 

Göldeki balıkların sayılarının azalarak sömürüleceğini söyleyecek olursan, balık sayısını sabit düşünme hatasına düştüğünü söylerim. Kâr amacıyla balık yakalayan bireyseller olduğu gibi, göldeki balık sayısını artırmak üzere kâr sağlayan bireyseller de olacaktır (sektörel örnekler verebiliriz).

O halde neden "balık tutmayı öğretmek" seçeneği daha mantıklı geliyorken; devlet ve ekonomi konusunda "balık vermek" sonucuna gidiyoruz? Neden "toplumsal problem" gibi belirsiz tanımlar yaparak "çözüm verme"yi seçiyoruz? Bunlar retorik sorulardır.

---
Moiz K.

Balık Vermek Mi, Yoksa Balık Tutmayı Öğretmek mi: Bir Tercih Karmaşası

İnternette bulabildiğim kadarıyla bu soru, Konfüçyüs'e ait bir cümleden hareketle soruluyor. "Bir kişiye iyilik yapmak istiyorsan o...