1 Şubat 2021 Pazartesi

Hikaye Denemesi - 5 || 2021 Şubat 1000Kitap Hikaye Etkinliği

 Hesap Defteri
------------------

18 Şubat 2029,
Kayıt No: 1275.

Bugün, diğer günlerin aksine sadece üç saat uyudu. Uykusuz görünmedi. Yatağında düzelmesine yardım ettikten sonra bardağındaki mineralce zenginleştirilmiş suyunu içirdim. Dudakları dışarıya dönüktü, ağzını kapattığında öpecek gibi görünmesini yine sempatik buldum. Yüzüme boş bakışlarla odaklandı. Bir günlük rutin olarak, kendimi tanıttım. Benden korkması da artık bir adet olmuştu. Uyardım, sizin yardımcınız, kulunuzum; hayır efendim, hayır, kesinlikle düşmanınız değilim. Bakışlarınızı sizi yüzüstü bırakanlara saklayın, diye fısıldadım. Eğer yakında bizzat yaratan ile görüşürseniz, mutlaka ona sunun, değerlendirsin ve gerekli iç yazışmalarını göndersin. Elime, daha tutulası bir iç yazışma kağıdını aldım. Sehpanın üzerinde tozuyla birlikte hala durduğu için, onun okumaya gücü yetmediğini anladım. Sizin için okuyayım efendim, dedim. Her sabah ona gönderilen haber raporlarından biriydi. Onu korkutmamak için önce gözden geçirdim. Milli iradeyi tehlikeye atan maddelerin üzerini çizdim, onlarla ilgilenmek zaten benim görevimdi artık. İncelemeyi bitirdiğimde kağıdı katladım ve ona uzattım. Elini bana doğru uzattı, sabah aşısı için kolunu sıyırmıştı. Kağıdı verdikten sonra hızlıca masaya yönelip onun çılgın ilacını şırıngaya çektim. Ben iğneyi koluna boğarcasına bastırırken o, gözünü kağıttan okuduğu son maddeye sabitlemişti. Madde, onun ebedi liderliğini yazan birkaç soğuk kelimeydi. Bana döndü ve belirsiz sesler çıkardı. Anlamadım, efendim. Biraz daha düzgün konuşmak için kendini yordu, kendisinin ebedi lider olup olmadığını sordu. Elbette sizsiniz, efendim. Bütün kanım, malım ve şerefim üzerine yemin ederim ki, sizsiniz...

19 Şubat 2029,
Kayıt No: 1277.

Bugün, diğer günlerin aksine sadece üç saat yirmi beş dakika uyudu. Uykusuz göründü. Dün akşamki kayıtta onun nasıl yorgun düştüğünü yazmıştım. Henüz kendine gelememişti. Dudakları dışarıya dönüktü. Dökülmüş saçları, çağlamakta zorlanan bir şelaleye benziyordu, ön tarafı zaten yıllardır açıktı. Yüzüme baktı, üç saniye sonra irkildi. Korkmayın efendim, ben kulunuz, size aşınızı yapacağım. Sizi yüzüstü bırakanlar gibi, sırtınızdan vurmayacağım, diye fısıldadım. Tecellisi henüz kendine gelememişti ama, kağıttaki yazıya göre dimdik ayakta idi, gözden geçirdim. Kolunu açtım, göz bebeklerini benim gözlerime doğru bastırdı. Şırıngayı uzattım, kolunu katlayıp bana verdi. Soğuk gözünü son maddeye odakladı, onun ebedi liderliğini şırıngaya çektim. Günlük rutin testleri yapılacak iken belirsiz sesler çıkardı. Anlıyorum elbette, efendim. Sizi anlamamak, mutlaka düşmanlıktan gelir. Kendisinin ebedi lider olup olmadığını sordu, son maddeyi okumuştu. Elbette sizsiniz, efendim, her zaman öyleydiniz. Bütün şerefim, kanım ve malım üzerine yemin ederim ki, sizsiniz...

20 Şubat 2029,
Kayıt No: 1282.

Bugün, gözlerine hiç uyku girmedi. Ölümlü göründü, ilk kez. Geçen haftaki gazeteler onun yakında öleceğini ima etmişti. Çok yaşayın demişlerdi, gazetelerimiz her zaman tersten okunmalıydı. Dört kayıtta da yazdığım gibi durum değişmedi, halen kendine gelememişti. Dudakları dışarıya dönecek kadar kırmızı değildi, morarmıştı. Yüzüme bakmaya çalıştı, üç saniye sonra irkildim. Korkma, dedi, ben senin çobanınım. Sözleri; çağlamakta zorlanan bir şelaleye benziyordu, cümleleri zaten yıllardır açıkta kalıyordu. Sizi daha önce vuranlar gibi, sırtüstü bırakıp gideceğim, diye fısıldadım. Haberlerde yazılana uygun şekilde, artık sadece yatarken dimdik durabiliyordu. Tecellisinin geldiğini söyledi. Günlük rutin zihin testlerini yaparken, elindeki kağıdı okumaktan vazgeçti. Kolunu bana doğru uzatamadı, ben de ona içinde hayat enerjisi olan şırıngasını uzatmadım. Elbette anlamıyorum, efendim, sizi anlamak mutlaka unutkanlıktan gelir. Kendisinin ebedi olarak unutulup unutulmayacağını sordu, son madde unutulmayacağını yazıyordu, o günkü gazetelerin manşetiydi. Manşet ben miyim, diye sordu. Elbette sizsiniz, efendim, zaten başka kim oldu ki. Her zaman böyleydiniz. Doyamadığınız bütün malınız, olmayan şerefiniz ve soğuk olmayı maharet zanneden kanınızın üzerine yemin ederim ki çok geçmeden siz de unutulacaksınız.


------------
Moiz K

1 yorum:

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Balık Vermek Mi, Yoksa Balık Tutmayı Öğretmek mi: Bir Tercih Karmaşası

İnternette bulabildiğim kadarıyla bu soru, Konfüçyüs'e ait bir cümleden hareketle soruluyor. "Bir kişiye iyilik yapmak istiyorsan o...